Yine De Bir Aşkın Sonu Sıvı Çimento Olmamalı

Day 2,146, 17:19 Published in Turkey USA by Leon With

Kalbimin odacıklarına dolduracağı çimento yalnızca canımı almakla kalmayacak, bana onun bu işi yaparken ne kadar özenli, dikkatli ve hamarat olduğunu da düşündürecekti. Bazı ufak yanlışları konusunda onu uyaracak kadar iyi kalpli bir ölü adayıydım. Elbette bir centilmen elinden geldiğince yardımcı olmalıydı.

Ona kalsa çimentoyu şahdamarıma güzelce iliştirdiği ince bir iğneyle zerk edecekti. Bunun iyi bir fikir olmadığını, çimentonun beynime bu kadar çabuk ulaşmasının bilincimi yitirmemi hızlandıracağını ve ona istediği keyfi yaşatmayacağını söyledim.
Genelde ona karşı açık sözlüydüm, düşündüklerimi sonuçlarını umursamadan söylerdim. Beni çimentoya yaklaştıranlardan biri de buydu zaten.



Neden ölüyordum?

Beni usulca ama kesin bir şekilde öldürüyordu, çünkü bunu yapabiliyordu.
Hepimiz çoğu zaman bazı şeyleri sırf yapabildiğimiz için yaparız. Gerekliliğini ve doğruluğunu sorgulamayız.
Beni saf ve titiz bir biçimde öldürüyordu, çünkü bana olan sevgisinin tezahürünün de aynı özellikleri haiz olmasını istiyordu. O sevginin bittiğini, bir daha başlamayacağını en kesin şekliyle bana iletmek konusunda kesin kararlıydı. Laftan anlamayacağımı iyi biliyordu.

Nasıl ölüyordum?

Yalnızca ellerimden, ama çok sıkı bir biçimde bağlandığım sandalyede oturmuş, düğmeleri açık gömleğimden göğsüm görünür halde, kendimi tamamen onun şefkatine bırakmış, az sonra kalbime girecek irice iğnenin arkasındaki büyükçe şırıngaya bakıyor, evvelden ölürken dinlemek istediğim şarkıların hangileri olduğunu hatırlamaya çalışıyordum.
Bu tip listeler oluşturmanın ne kadar zevkli ama bir o kadar da boş bir iş olduğunu anlamak hoşuma gitmemişti. Ölmeden önce görülmesi gereken yüz filmi görmüştüm mesela, ama içilmesi gereken içeceklerden sadece bazılarını tamamlamıştım. Hele gidilecek yerler konusunda epey eksikliklerim vardı.
Şimdi bunları düşünmek yerine ona iğneyi nereden batırırsa odacıkları en efektif şekilde dolduracağı konusunda biraz bilgi vermek istedim. Nedense artık tedirgin gibi görünüyordu ve beni dinlemek istemedi. Bu durumlarda hiç ısrarcı olmam. İçimden sevdiğim bir şarkıyı söylemeye başlar, dalgama bakarım. Ancak şimdi yaptığı işin kusursuz olmasının onun gelecek hayatını etkileyeceğini bildiğimden beni dinlemesi konusunda biraz ısrar etmeye karar verdim. Ağzıma yapıştırdığı bant bu ısrarımı biraz kırmıştı.
Alınmadım dersem yalan olur. Alındım dersem daha büyük yalan olur. Umursamadım dersem gerçek bir gerçek olur.

Neden ölüyor olmam dahil hiçbir şeyi umursamıyordum?

Değerini bilmem gereken çok fazla şeye karşın bu değerleri bilecek çok az imkanımın olduğunu keşfettiğimden beri, çevremdeki çoğu şeye karşı duyarsızım. Boş veriyor olmak beni daha çok mutlu ediyor. Ölüyor ve hatta öldürülüyor olmak da tatlı bir tebessümle karşılık buluyor bende. Onun elinden olması güzel bir ayrıcalık bile. Kim bilir, belki bir daha kimseyi öldürmeyecek ve ben onun için bu açıdan da çok özel kalacağım.

Ölmeseydim daha iyi olmaz mıydı?

Olabilirdi. Bana sorulsa ben hiç ölmemek isterdim. Kimseye karışmaz, günlük work+train olaylarımı yapar, çevremdeki her şeyin nasıl da yavaşça yok olduğunu gözlemlerdim. Bir lokmayla bir hırka da yeterdi aslında, fazlasında gözüm olmazdı.



Elimde olsa neyi değişik yapardım?

Sanırım hiçbir şeyi değiştirmezdim. Belki bazı çiçekleri dallarında sevmenin, birkaç yemeği daha az yemenin, üç-beş kişiyle daha çok zaman geçirmenin imkanlarını zorlardım.

Ben kendimle bu tuhaf son hesaplaşmaların içindeyken, hem de daha bence zamanı gelmemişken birden saplayıverdi o büyük iğneyi kalbime. Gergindi, biliyordum böyle beklenmedik bir şey yapacağını.
Hani sana veda edecektim be çılgın kadın? Son bir konuşmayı niye esirgedin benden? Yoksa konuşursam yine ikna ederim seni de vazgeçersin diye mi korktun? Söz vermiştim sana, işine bu konuda karışmayacaktım. Beni rahatça öldürebilmen için teknik konular hariç fazla konuşmayacaktım.

Şırıngaya bastırdıkça kalbime dolan sıvı çimentonun insanı nasıl bir hale soktuğunu aşağıdaki bazı yorumlarda görebilirsiniz. Acıdan çok soğukluğun hissedildiği ve insana temelsiz bir özgüvenin yüklendiği bu durum belki ceza ehliyetini elden alıyor bile sayılabilir.

Soğukluk yerini korkunç bir ağrıya bıraktığında ve artık beynim de bu duruma kayıtsız kalamamaya başladığında içime dolan huzuru tarif edebilmem zor. Bu tarife pek vaktimin kalmadığı gerçeği de var tabi.

Gördüğüm son şeyin onun bana korku dolu bir mutluluk ve rahatlamayla bakan, içindeki sevgiyi bana hissettiren gözleri olmasını dilerdim. O ağlamayı ve yüzünü elleriyle kapamayı seçti. Gözüm karardığında bile hıçkırıklarını bir süre daha duydum.



Aşk olsun sana kadın,
ben tabiatım gereği öyle değildim ama
kalbimin odacıklarına doldurduğun sıvı çimentoyla
beni sen taş kalpli yaptın.