Bugün çocukluğuma dönmeyi isterdim.

Day 2,534, 20:39 Published in Turkey Turkey by KurtShaman

Her zaman ki gibi çarşıda dolaşırken onu gördüm. Yüzü bir yerden tanıdık geliyordu ama içimde hem tiksindirici hem de sevindirici duygular uyandırıyordu. Boyu her zaman ki gibi benden bir karış kısa, tombiş yüzlü, uzun saçlı yanaklarının her yanını süsleyen çilleriyle bana çocukluğumu andırıyordu. Dolmuştu gözlerim, o an orada değildim.

2000 senesi milenyum coşkusunu bilmeksizin safça ve amaçsızca mutlulukla eğitim öğretim hayatıma devam ediyordum çünkü okulu severdim. Kim sevmezdi ki. Arkadaşlarım, öğretmenlerim, yeni edineceğim bilgilerim, oyunlarım her şeyim oradaydı. Okul başlamasından önce sıra paylaşımını aramızda yapmıştık, sonuçta hepimiz aynı mahallenin çocuklarıydık, her gün yüz yüze bakar birlikte oynar, birlikte dolaşır, birlikte karar alırdık. Ah bir de yeni eğitim-öğretim yılının ilk günü hasta olmasaydım. Ama olsun du ikinci güne yetişmiş okulla evimizin arasında bulunana 7 evlik yolu yürüyordum. Nedense koşmuş toplanma sırasında en önü kapmıştım. Şimdi hala düşünürüm neden böyle bir isteğe kapılırdık, sonuçta herkes aynı sıraya girecek aynı andı okuyup aynı sınıfta ders görecekti. Arkadaşlarım gelmiş konuşmaya başlamıştık dün ne yaptıklarını anlattırıyordum. Andımızı okuyup sınıflarımıza uygun adımlarla yürümüştük. Sınıfta en ön sıraya en yakın 2 arkadaşımla 3lü oturmuştuk gülüyor şakalaşıyorduk, ama öğretmenimiz birimizin kalkmasının lazım olduğunu söylemişti çünkü en arkada bir kız tek başına bir sırada oturuyordu. Yıkılmıştık, hiç birimiz diğerlerini bırakıp o pis kızın yanına geçmek istemiyordu. Evet kızların hepsi pisti bize göre çünkü karşı cinsler di anlaşamıyorduk. Ve öğretmenimiz benim geçmemi istedi, çünkü ben sınıfta en zekilerdendim ve benim sayemde onun derslerinin düzeleceğini sanmıştı. Hışımla çantamı alıp kızın yanına geçmiştim çünkü öğretmenin sözü çiğnenmezdi. Derse başladığımızda hem tahtayı göremiyor olmanın hemde arkadaşlarımın önde eğleniyor olmasının üzüntüsü başımı sarmıştı. Derse aklımı veremiyordum başımı eğip yatmıştım. Sanki sormuşum gibi onun sesini işittim.

Benim adım Halime senin adın ne?

Sana ne deyivermiştim. Sanki çok da lazımdı ismin.

Üzüldü, önüne döndü, dalgın dalgın tahtaya bakmaya devam etti. İçim bir an cız etmişti, bir başka insanı kırmıştım ve bu bana öğretilenin tam tersiydi. Özür dilemeliydim ahlaki kurallarım bunu yapmamı gerektiriyordu ama çocuksu kibrim yüzünden bir şey diyememiş kafamı sıraya tekrardan gömmüştüm.

Bütün gün bütün gece aklımı kemiren sözcükler vardı. Sen haksızsın o haklı, hatanı kabul et ve yarın özür dile. Ama nasıl yapabilirdim, o kızdı bende erkektim, konuşamazdım utanırdım ve yanlış anlaşılır alay konusu olurdum.

Sabah olmuştu okula gitmiş sıralarımıza geçmiştik. Öğretmen ders anlatıyordu ama benim aklım o'ndaydı. Ve bir anda birbirimize döndük. Ne bakıyon deyivermiştim. O da sen bakıyon diye ben baktım demişti. Birden cesaretimi toplamış, etrafı bize biri bakıyor mu diye kolaçan etmiş ve söyleyivermiştim.

Özür dilerim.

Neden?

Dün seni terslediğim için, adımı söylemeliydim.

Ben unutmuştum bile, alışığım.

Aynı Romper reyisin bhsini çalan MrChow gibiydim. İplenmemiştim, o halbuki hayatının normal yaşayışına devam ediyordu. Bu bana çok koymuştu, tekrar laf söylemeliydim ama tekrar düşününce alışığım demesi garibime gitmişti.

Ne demek alışığım?

Bana hep ters davranıyorsunuz, alıştım artık.

Biraz düşününce her zaman kıza kötü davrandığımız aklıma gelmişti. Bizim yaptığımız pis bir su şakası yüzünden kızın yanına kimsenin oturmadığını bu yüzden tek başına en arkada olduğunu ve bu tek oturma sonucunda yanına getirildiğimi anlamıştım. Yapan bulmuştu. Kendimi çok kötü hissediyordum karnıma ağrılar giriyordu. Ben böyle bir insan değildim ama sonucunu düşünmeden yaptığımız şaka kötü bir şeye dönüşmüştü. Tenefüsü bekledim.

Kantinden 3 tane su balonlarından almış tuvalete gitmiştim. Hepsini musluklardan doldurup ağızlarını bağlamıştım. Elimde su dolu balonlar tuvaletten dışarı çıkınca terminatör görmüşler gibi herkes kaçışmaya başlamıştı. Sınıfa girmiştim. En yakın o iki arkadaşım durumu kavrayıp kız grubunu 2 koldan çantalarını savurarak bir yere toplamışlardı ve hedefleri vurmamı bekliyorlardı. Hedefler belliydi, hiç bir yere kaçamayacak duruma gelmişlerdi. Balonları ağızlarından tutup savurdum savurdum ve fırlatmıştım.

O iki arkadaşımın ensesinde patlayan balonlardan çıkan su ameleleri kendine getirmişti. Arkalarını döndüler, hedefleri şaşırdığımı sanarak saldıracaklardı ama 3. balonu havada çevirip kafamda patlatınca apışıp kalmışlardı. Evet ice bucket challenge ı ben buldum bu arada. Dediler mal napıyon. Sağol, ama bana kendi lakabınızla hitap etmeyin dedim. oooooooovvvvv lar, ne koydu beee ler, ıslıklar havada uçuşmaya başlamıştı. Tabi insanın abisinin olması faydalı bir şeydi. Daha insanın yaşıtları laf sokmayı bilemeden ben sokmuştum. Evet sokula sokula sokmayı öğreniyorsun 🙁 . Öğretmenimiz sese gelmişti ve sınıfı susturup yerine oturtturmuştu. Bizi fark etmiş ama bunlar yapmıştır yine bir şey diye ellememişti öğretmenimiz. Sağolsun hiç iplemezdi bizi ölsek kalsak umuru olmazdı bunu şimdi fark ediyorum.

Yerime geçtiğimde kafamın ıslaklığını önlüğümün manşetleriyle kurulamaya başlamıştım sanki kururmuş gibi bir düşünce gelmişti içime. Çocukluğun bu yanını severim, mantıksızca yapılan hareketler o anı kurtarırmış gibi gelirdi. Halbuki çarşambadan önlüğü pisletmek çok kötü bir hareketmiş ve evde yenilen dayak dışarıda yenilen dayaktan daha lezzetli olurmuş. Ben kafamı kurularken kız neden yaptın diye sormuştu, ödeştik demiştim ve arkasından götü kalkmasın diye de CCC ben kimseye borçlu kalmam o yüzden CCC demiştim. Gülmüştü. Gülüşü iki dudağının arasından süt bilyeler dökülür gibi gözükmüştü gözüme, sonuçta o vakitlerde İnci görmüşlüğümüz adını bile duymuşluğumuz yoktu. Gözleri kıvrılmış aynı benim soyum gibi çekik olmuştu. Hafif tombiş çilli yanakları sıkılasıydı, gamzeleri o yanakların dolgunluğundan gözükmemişti. Gülüşü yüzünden ağzına saçları girmişti elimi uzatıp yanağı boyunca sıyırarak saçlarını ağzından çekmiştim, bana o zaman iğrenç geldiği için yapmıştım o hareketi ama şimdi düşününce iyi ki yapmışım romantik gözükmüşümdür diyorum. Utanıp önümüze dönmüştük.

Ertesi gün olup da okula gittiğimde bir şeyin farkına varmıştım, her şey değişmiş, eski arkadaşlarım yüzüme bakmaz olmuştu. Tek başıma kalmıştım, tenefüslerde, oyunlarda ve sokaklarda kimle takılacaktım artık. Sırama geçtiğimde bana günaydın demişti. Suratına bakakalmış sırf o günaydın dedi diye günüm aymış gibi gelmişti, halbuki günüm yıldızdı ve yıldızım hiç parlak değildi. Sıkılmış bir şekilde günaydın demiş ve önüme dönmüştüm. Benim daha çok üstüme geliyordu canın niye sıkıldı benim yüzümden mi demiş bende ona onun yüzünden olmadığını arkadaşlarımın dünkü olaydan sonra yüzüme bakmadıklarını söylemiştim.

Ben senin yüzüne bakarım

😮

ne oldu beğenmedin mi

yoo benim için sıkıntı değil iyi olur ama oyun oynayacak arkadaşım da kalmadı

birlikte oynarız benim de yok

teneffüsler de kiminle dolaşırım

birlikte dolaşırız

mahallede kiminle konuşacağım

benimle

😮 X(

🙂 🙁

🙁 🙂

🙁 🙂

🙂

😃

:/

ve fazla şımarmasının karşılığı olarak önüme dönüp dersi takip etmeye devam etmiştim.

Öğretmenim bir teneffüste beni yanına çağırıp kızın yanında alıştın mı, nasıl geçiyor, iyi mi aranız, sen dersi dinleyebiliyor musun arkada diye sorular sormuştu bende her şeyin yolunda olduğunu söylemiştim o zaman derslerde dersi dinleme kıza bir şeyler öğret ben öğretemedim belki senden dinler iyi arkadaş oldunuz demişti. İlk defa öğretmenimden ahlaksızca bir teklif alıyordum. Nasıl yani öğretmenim dersi dinlemiyim mi diye sormuştum öğretmenim ise sen konularda ilerisin dinlemene gerek yok kıza yardım et demişti. Okul hayatım bitene kadar da bir daha da dersi dinlemedim o olay üstüne. Öğretmenim sınıftan çıkınca Halime yanıma gelmiş ne oldu öğretmenimiz sana ne dedi demişti. Bende ona bir daha dersi dinlememe gerek olmadığını derslerde seni çalıştırmamı istediğini söylemiştim. O da sevinmişti garibim halbuki benden öğretmen olmazdı bir şeyi anlatamaz hemen sıkılırdım.

Derslerde öğretmenimiz ders anlatırken biz en arkada dip dibe et ete göz göze her şeyden konuşurduk. Limitimiz yoktu çenemiz durmuyordu. Zamanla ısınmaya başlamıştım Halime'ye o gün ve ertesi gün olan ders haftasının son günü olan Cuma boyunca da hep dip dibeydik kol kolaydık, dolaşır konuşur oynardık.

Ders haftası bitince İstiklal marşımızı dip dibe okumuştuk ve ben onu okul çıkışında evine bırakmıştım.

Cumartesi Halime mahalleme gelmiş, tabi ben benim eski arkadaşlarla barışmış maç yapıyorduk. Bakmış bakmış bana ben onu fark etmeyince gitmiş. Pazartesi olup okula döndüğümde arkadaşlarımın tam ortasına oturup sırayı yine üçlemiştim. Öğretmenimiz sınıfa gelince gelip benim yüzüme bakmıştı ama ben anlamayınca ders anlatmaya devam etmişti. Halbuki kız arkada ağlıyormuş bana gizlice onu işaret ediyormuş bunu bana sonra teneffüste öğretmen gelip söylemişti. Teneffüste de cumartesi günkü maçta oynamayıp da kenarda duran arkadaş da Halime'nin gelip gittiğini görmüş onu da bana o söylemişti. Günler geçtikçe iyice unutuyordum. Benim için yine kimseye dönüşmüştü.

Ta ki bu güne dek.

Dalgın gözlerimden bir damla yaş süzüldü yanaklarıma. Çeneme doğru inene kadar azaldı ve yanaklarımda 2 ıslak çizgi oluşturdu. Bir iki adım attım ona doğru, elim ayağım boşalmıştı. İçimden koşmak, onu kalabalık içinde kaybetmeden tutmak istiyordum. Tutmak ve bir daha hiç bırakmamak. İşte bu düşünce beni harekete geçirdi. Önce yavaş adımlarla ayaklarım sürtüne sürtüne ilerledim. Sonra ayaklarımı yere sürtmektense, ayaklarımı kaldırıp yere sağlam basa basa yürüdüm. İnsanları yararak ilerliyordum, ite kaka. En son koşmak geldi içimden. Ona doğru sonsuzluğa koşar gibi koşmak. Ve Koştum. Çevremde zaman yavaşlamış, ben bir çita kadar hızlıydım. Son 3-4 metre kala onun yanındaki adamı gördüm. Dip dibeydiler. Et eteydiler. Göz gözeydiler. O andan sonra duramayacağımı anladım ve sola doğru kendimi attım. Ağaç vardı ona çarptım. Kendimi yerde buldum. Alnımda bir sıcaklık gözlerimde bir perde kulaklarımda bir uğultu vardı. İnsanlar birden etrafımı sardılar. O kalabalığın arasından bir huri geldi kafamı bacaklarının üstüne alıp alnıma bastırdı. Bir yandan da açılın ben doktorum Halime sıkı bastır diyen bir adam oramı buramı mıncıklayıp bana hareket çekmeye orta parmağını göstermeye başladı. Gözümün önündeki perde kalktığında adamın aslında 3 yapmaya çalıştığını anladım. Bacaklarında yattığım huri ise Halime'ymiş. Acıdan dayanamayıp doğruldum, yatman lazım beyin kanaman olabilir dedi dümbük. Halime ise o doktor lütfen onu dinleyin dedi. Yüzüne baktım gözlerimi gözlerine diktim ve sırtımı dönüp yürümeye başladım. Arasından geçmekte olduğum halk sanki bir şey varmış gibi gözlerini dikmiş bana bakıyorlar aralarında da bi teşekkür bile etmedi yorumları da yapıyorlardı.

Yürümeye devam ettim. Alnım kanıyor kaburgalarım kütürdüyordu. Beni tanımamıştı. Sol yanım çok acıyordu. Bugün çocukluğuma dönmeyi isterdim.




Bu halde uyumaktan korktum bütün gece madem ayaktayım anlatıyım nedenini dedim. Siz siz olun değerini bilin, değerini bildirirler.