Ihlamurlar Çiçek Açtı

Day 2,340, 16:29 Published in Turkey Philippines by klcahmet

"Gün geçmiyor ki bir gariplik daha yaşanmasın ve gün geçmiyor ki bu gariplik ucundan, kıyısından bana dokunmasın" 🙂 .

Sabah 8:40 gibi çalan telefonu açıyorum, ki uyanmak için 3 alarm kurduğum olur ama bazen saniyelik mesaj bildirimi ya da doğru insandan gelen sesli arama anında uyandırır, gelen sese kapılıyorum. Anlatsın dinleyeyim modunda süren bir konuşma. Telefonu 5 saniye daha geç kapatsın diye yapmadığım şaklabanlık, gülmesi eksik olmasın diye sergilemediğim hüner kalmıyor. O andan itibaren gün benim için fonda piyano çalan, romantik bir şiir tadında geçiyor. Direne direne kazanılmış bir zaferiydi bu kalbimin 🙂 . "Gitcek olanın önünde dağ olsan duramazsın" gibi, kapılacak olan kalbin önünde Numrut olsan fayda etmiyor. Koşulsuz şartsız teslim olduğum an o sabah. Karşımda parıldayıp duran o silüete, silüet ki hiç göremedim zahiri, gözlerimin kamaşmasından, bıraktım kendimi.

3 gündür Doctrine'de ki dostlara sinir testleri yapıyorum, içimdeki enerji dudaklarıma, ordan da kulaklarıma varacak derecede bir neşe veriyor 🙂 . 3 mesajımın 4ünde tebessüm var. O derece bir coşku 🙂 .

Sesine kapılıp da sürüklendiğim günün devamında olanlar oldu. Sorgulayan, kendini dizginleyen yapı yerle bir olup yerine avare, aklı bir karış havada bir irade geldi. Cüsseme aldırmasam yolda seke seke ilerleyecem 🙂 . Ve belirtmeden geçemeyecem abi, lafım sana: "Zaman gerçekten göreceli, inan bana 🙂" .

Aynı gün pazardan aldığımız ve onun bitiremediği ikiye bölünmüş elmanın diğer yarısını ikram ettiğimiz otobüs şöförünün elmayı ısırışı kadar açmışım bu duygulara 🙂 . Bir elmayla 15 dakika çebelleşip ancak yarısını bitirebilmişti. Oysaki o pazarı boydan boya yürürken, kalbim ona yürümüştü, sessiz sessiz, hissettirmeden...

Gördüğüm her güzellikte aklıma geliyor. Hoş aklıma gelmesi için bir nedene gerek olmuyor. Bazen deliksiz uyurum da rüyamı hatırlamazsam diye uykumu en aza indiriyorum. Bugünkü gibi.

Sabah içtiğim ilk kahvenin tadı gibi. Üşüyen ellerimi ısıtınca ya da terleyince esen serin rüzgarın hafif ama derin hissi gibi onu düşünmek. Vakit bi yavaş geçiyor, bi ansızın. Stabil olan tek şey mütemadiyen benden bağımsız hareket eden kalbimdeki his ve onun yerinden fırlayacakmış gibi artan ritmi.

Ciğerlerine oksijen girince ağlayan bebek kadar yeniyim şu an dünyada 🙂 . Popoma atılan şaplağı hatırlamıyorum ama yeni yeni fark ediyorum aylardır bindiğim otobüsün çiçek isimli, güzergahında Sevgi Seli Derneği olan duraklarını 🙂 . Erguvan'ın ne kadar güzel bir renk olduğunu, Ihlamur ağacının ne kadar heybetli ve yüce olduğunu. Bir tebessümün ne kadar sıcak olduğunu...

Adım adım beni ele geçiriyor güzellik. Çiçekler böcekler, kuşlar, kediler 🙂 . Hala yanlış zamanlarda yanlış insanlarız ama kim takar. Ben perdenin arkasındaki o ruha kapıldım, kim takar ete kemiğe bürünen Ahmet'i ya da onun kahir ekseriyetle garantici olan düşüncelerini 🙂 . Kendi kendimi bile dışlar oldum artık 🙂 .

Bir şiir dinliyorum sık sık:
"
Bilirsin ki burda değilim artık
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Gelir benim yüreğimde toplanır,
Dağların üstünden sıyrılan duman.
Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz,
Bir yanım karakış, bir yanım ilk yaz.
Can evime bakışların saplanır;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman!"

Ihlamurlar çiçek açtı dostlar 🙂 . Saplandı içime o bakışlar. Canım ne yemek istiyor ne uyku. Sadece, sadece biraz daha duygu...

Bıraksanız sabaha kadar anlatasım var. Beni en iyisi kendi halime bırakın bu aralar 🙂 . İçimde bir fırtına ki, alıp zamanı yutasım var . Bir Cuma akşamı, o, ben ve figuranlar...

Esen kalın dostlar.

Ve tabiki sen, bu makaleyi buraya kadar okuyan arkadaşım. Gel bu şiiri birlikte dinleyelim:

bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim