GARİP halife 2. ABDÜİMECİD

Day 2,229, 05:33 Published in Turkey Turkey by Poyraz arke

GARİP HALİFE II. ABULMECİT HAN
Garip halife II. Abdülmecid son zamanlarda bazı kişilerin hedef tahtası olmuştur. Peki, kim bu halife? Neyin nesi kimin fesi? Gerçekten içki içen, çıplak resim fantezisi olan sapık, bir kişilik mi? Biz bu yazımızda elimizden geldikçe öğrendiğimiz, bilgilerle birkaç satır karalayacağız.
İlk olarak garip halifenin hayatını anlatalım. Kendileri sultan Abdülaziz’in oğlu olarak 29 Mayıs 1868’de İstanbul’da doğdu, annesi hayranidil hanım efendidir.1876’da babasının tahtan indirilmesinden sonra 1908’e kadar icadiyedeki köşkünde sanatla meşgul olarak yaşadı. Resim ve piyano gibi birçok sanat dalıyla ilgilenirlerdi. Birçok resim sergisi açan garip halife 1909’da kurulan Osmanlı ressamlar Cemiyetinin de fahri başkanlığını yapmıştır. 1918’de vahdetinin tahta çıkması veliaht oldu. Kendileri Arapça, Farsça ve Fransızcanın içinde bulunduğu 6 yabancı dil bilmekteydi.1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılınca veliaht sıfatı kayboldu. Sultan Vahdettin’in Türkiye’den sürgün edilmesi üzerine 18 Kasım 1922’de TBMM’nin oy çoğunluğuyla halifeliğe seçildi.
3 Mart 1924’e kadar yaklaşık 1 yıl 3 ay süren hilafetten sonra halifelik hanedan üyelerinin yurt dışına çıkarılması kararı ile Abdülmecit karar akşamına İstanbul polis müdürü tarafından aceleyle Dolmabahçe sarayından otomobil ile alınarak çatalca dan İsviçre’ye hareket eden ilk trenle Türkiye’den sürüldü.O ülkenin kanunları gereği ile birden fazla eşleriyle ülkeye giremeyeceği söylendi. Daha sonra Fransa’ya geçti.
Garip halife sürgün hayatında neler mi yaptı? Sürgün yıllarında hanedanın geleneksel protokolünü ısrarla uygulamaya devam etti. Cuma namazlarını Paris Camii’nde kılardı evlenen sultan ve şehzadelerin nikâhlarını kıyarak kendi tuğrasını taşıyan belgeler dağıttı. Yakışıksız davranışlarda bulunan şehzadeleri hanedandan ihraç ettiğini bildiren belgeler hazırladı. Kızı Dürrüşehver sultanı ve yeğeni nilüfer hanım sultanı Haydarabed Nizamı’nın oğullarıyla evlendirdi. Bu yolla dünyanın sayılı zenginlerinden olan dünüründen maddi destek gördü ve mali müzayaka çekmedi. Mısır’ın Kavala presleri ile evlenmek için Fransa’dan ayrılan çok düşkün olduğu torunları ve oğlunun gidişinden sonra eşleriyle beraber yalnız kalarak ızdırablı günler geçirdi. Her fani gibi Garip Halifede ölümü tatmıştır. 23 Ağustos 1944’te sürgün bulunduğu Paris’te kalp krizinden öldü. Türkiye’de dönemin hükümeti cenazesini Türkiye’ye kabul etmediler. Cenazesi 10 yıl kadar Paris Camii’nde bekletildi ve cenazesi daha fazla tutulamayacağı anlaşılınca Medine’ye nakledilerek Baki Mezarlığına defnedildi.
Garip Halife pek bir çalışma yapamadı. 1 yıl 3 ay kadar süren hilafeti, saltanat yetkileri bulunmayan hükmi bir hilafettir.
Hilafet nasıl mı bitirildi? Halife nasıl mı sürgün edildi? Kuva-i milliye 6 Kasım 1922’de İstanbul’a girmiş ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan etmiştir. Cumhuriyet’in ilanında Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin ve İstanbul ise hilafetin merkezidir. Ancak İngilizler, Hilafetin İslam birliğini sağlayan tek sebep olduğunu bildiklerinden, ısrarla hilafet müessesesinin ilga edilmesini istemektedirler. İşte bu ısrarlı tutumlara 1. Büyük Millet Meclisi’nden onay çıkmamıştır. Erken seçime götürülen meclis, yeni üyeleri ile 3 Mart 1924 tarihinde hilafeti ilga etmiştir. Hilafetin ilgasını tamamen İngilizlerin baskısı ile olduğu, bütün yönleri ile ortaya çıkmış bulunmaktadır. Böylece İslam’ın ilk halifesi Hz. Ebubekir, son ve 102. halifeside halife Abdülmecit olmuştur. Daha sonra Hicaz, Mısır gibi ülkelerde hilafet devam ettirilmek istense de İngilizler buna izin vermemiştir.
Bir başka husus ise Garip halifeye atılan içki iftirası. Kendi yazdığı Risalesinde bu konu hakkında bazı padişahların içki içtiğini yazmış fakat kendi içtiğine dair hiçbir bilgi yoktur. Üstelik içki içerdi denilen sağlam bir kaynak ve belgede yoktur. Buradan da halife Abdülmecit içki içerdi zannı çıkaramayız. Birde ‘Avluda kadınlar’ tablosu var tabi. Bu konuda okuduğumuz bir makale var, Beşir Ayvazoğlu’nun okumanızı tavsiye ederiz. Onunda dediği gibi, imzasız bir tablo birileri halife Abdülmecit’in dedi diye onun mu oldu? Bu şuna benzer Babil asma bahçelerini ben yaptım diyen bir inşaat ustasına inanmak çok zordur. Sen yapmadın desen ben inşaat ustasıyım hemde üstünde imza yoktur der. Aynen öyle resimle sanatla uğraşıyor diye bir Allah dostuna böyle bir resmi yüklemek çok büyük bir ahmaklıktır. Tabi diyorsunuz ki kimin bu tablo kime ait? Bu tablo Beşir Ayvazoğlu’nun da dediği gibi büyük ihtimalle Gustave Boulanger’ye yahut onu ustaca taklit eden başka bir ressama aittir. 6 yıl önce de ‘ Nü’nün peşine düştüm’ başlıklı yazısında da meseleyi ele almıştı. O yazıda da dediği gibi bir insan gördüğü Harem’i neden fantezileri ile resmetsin ki. Şu da soru olarak karşımıza çıkacaktır. Belki harem öyleydi? Bunun için size tarih yazarlarımızdan Yavuz Bahadıroğlu’nun ‘ Harem’ adlı kitabını okumanızı tavsiye ederiz. Son halife harem resimleri de yapmıştı ‘Haremde Goethe’, ‘Sarayda Beathoven’, kızlarının ve Ofelya kalfa gibi porteleri bazı saraylı kadınlar vb. resimleri vardır. Bunların çıplak değildir. Okuduğumuz makalelerden birinde de dediği gibi bir çıplak kadın resmi vardır. Onunda bütün anatomik özellikleri tüle bürünmüş gibi belirsizleştirilmiştir. Size okuduğumuz bir yazıyı aynen aktarıyoruz. ‘’Abdülmecid Efendi’ye ait olduğu iddia edilen tablo, Gustave Boulanger’nin mesela “Le Harem du Palais” (Sarayda Harem), The Bathers (Yıkananlar), “The Slave Market” (Köle Pazarı) ve “A Summer Bath at Pompeii” (Pompeii’de Bir Yaz Hamamı) adlı tablolarıyla karşılaştırılırsa birbirine benzeyen birçok ayrıntı görülecektir. Bu resimlerin hepsine internetten erişilebilir. “Avluda Kadınlar” tablosunun tam ortasında çeşmenin yanında çömelmiş kadın figürünün neredeyse aynısı “The Slave Market”ta, geniş yapraklı ağacın bir benzeri “Le Harem du Palais”da, çiçeklerin sarıldığı sütunların benzerleri de “A Summer Bath at Pompeii”de vardır. Bu tabloların üçünde, “Avluda Kadınlar”daki gibi yerde serili ve perde gibi kullanılan birbirine benzer halılar göze çarpmaktadır.
Hemen her resmine bir de siyahî cariye konduran Boulanger’nin akademik üslûbu benzerlerinden rahatlıkla ayırdedilebilir.’’ Yani başka bir husus ise Abdülmecit Efendi’nin herhangi bir tablosu ile Boulanger’in herhangi bir tablosunu yan yana koyunuz. İki tablonun yanına da ‘Avluda Kadınlar’ tablosunu koyunuz. Bu fark çok bariz ortaya çıkar. Hatta yedi yaşındaki bir çocuk bile bunu ayırt edebilir. Bunu da bilgisayarda yapmanız mümkündür.
Değerli okurlarımız biz Garip Halifenin sahipsiz bir ümmetin çırpınan, cürmü küçük, aczi fakir yazarlarıyız. Bildiğimiz kıt bilgilerimizle size Garip Halife Abdülmecit Efendi’yi anlatabilmişsek ne mutlu bize sıkıcı yazımızı okuduğunuz için teşekkür ederiz.
HAZIRLAYANLAR:
Selim Can SAYIN
Furkan ASLAN
Your text to link here...